Piyasanın o tanıdık dalgalanmalarını izlerken ufukta İran ve İsrail arasındaki gerilimin kara bulutları belirdi. Bu haberlerin yankısı Bitcoin’in değerine bir anlık bir titremeyle yansıdı ve fiyatın 103 bin dolara doğru süzülüşünü gördüm. Ancak beni asıl düşündüren bu düşüş değildi. Sonrasındaki sarsılmaz duruşuydu. Piyasa, bu denli şiddetli bir sarsıntıya rağmen 102 bin dolar eşiğine adeta demir attı. Geceyi gündüze katan, dur durak bilmeyen bu likit denizde jeopolitik fırtınaların dalgalar yaratması, kaderin bir cilvesiydi şüphesiz. Fakat Bitcoin’in bu direnci zihnimde uzun süredir filizlenen o soruyu yeniden alevlendirdi: Yıllardır bir ayin gibi takip ettiğimiz o dört yıllık döngünün ezberi mi bozuluyordu?
Bitcoin’in 4 Yıllık Döngüsü Artık Yok mu?
Bu sorunun nüvesinde piyasanın dokusuna işleyen yeni bir güç yatıyor gibi hissediyorum. O da kurumsal ilgi. Bizler halving’in ritmiyle şekillenen dört yıllık döngüleri bir yol haritası bellerken sahneye çıkan bu yeni oyuncular bilinen tüm kuralları yeniden yazıyordu.

Artık portföylerinin bir köşesini lider kripto para birimine ayıran devasa şirketler alımlarını duygusal anlık kararlarla değil bir saatin dişlileri gibi işleyen otomatik ve yapılandırılmış emirlerle gerçekleştiriyor. Bu durum fiyatın üzerine bir baskı perdesi indiğinde bile görünmez ellerin belirli seviyelerde sağlam bir zemin inşa etmesini sağlıyor.
BTC’nin Israrlı Duruşu
Bitcoin’in en sert haber akışlarının ortasında dahi 102 bin dolar seviyesindeki ısrarı tesadüf değil. Bunun ardında düşüşü bir panik anı olarak değil “stratejik bir alım fırsatı” olarak gören o soğukkanlı aklın yattığını seziyorum. Artık karşımızda yalnızca bireysel yatırımcıların coşkusu veya korkusuyla yön bulan bir piyasa yok. Yapılandırılmış kurumsal talepler, o asi dalgaları daha öngörülebilir daha sakin bir akıntıya dönüştürüyor.
Bu yeni dönemin en belirgin yüzlerinden biri de Bitcoin hazine şirketleri. Onların yaptığını sadece bir yatırım hamlesi olarak görmek resmin bütününü kaçırmak olur. Rezervlerini dolardan çekip Bitcoin’in limanına demirlemeleri geleneksel finans düzenine karşı atılmış cüretkar bir adımdı. Hatta bunu fiat paranın saltanatına karşı bir “spekülatif saldırı” olarak okuyanlar dahi var. Bu şirketlerin varlığı fiyata bir çıpa olmakla kalmıyor aynı zamanda Bitcoin’in o çok konuşulan “güvenli liman” kimliğini de perçinliyor.
S&P 500 gibi dev endekslerin dahi bu şirketlerin hisselerine kucak açmasıyla Bitcoin’in etkisinin adeta kılcal damarlar gibi tüm piyasalara sızdığına tanıklık ediyorum. Bu öncülerin sayısı arttıkça fiyat hareketlerindeki o keskin zikzakların yerini daha olgun ve istikrarlı bir seyre bırakacağını öngörmek kehanet sayılmaz.